Hikaye-i Veli

80'lerin sonuna doğru 2. ayın 24 ünde geldim dünyaya. Soğuk bir kış günüydü Afyon için. O zamanlar daha 'Karahisar' eklenmemişti sonuna, insanların Afyon deyince aklına kötü çağrışımlar yapmadığı zamanlardı. Dedemin ismini vermişler bana - babam çok severmiş babasını - e biraz da adetten olsa gerek. Bembeyaz ve uysal bir çocukmuşum (annemin yalancısıyım), sürekli sessizlik halinde geçmiş çocukluğum. Çocukluğumdan bahseden kimse aksiliğimi anlatmadı daha.

Hayatımın ilk 5 yılını pek çok hatırlamam ama anlatılanlar doğrultusunda; ben doğduktan sonra Antalya'ya taşınmış bizimkiler, kız kardeşimle aramızda 20 ay kadar bir süre var -sanırım çok yalnız kamamı istememiş olmalılar- ve bu konuda iyi yapmışlar, çocukluğum kardeşimle geçti sayılır. Yeni bir şehir, her ne kadar eski şehrimi hatırlamasam da, yeni insanlar, yeni zorluklar. Çocukluğumun bu döneminden ailem dışında hatırladığım üç anım var. Komşumuzun çocuğuyla oynadığımız oyunlar, Asım'ın -küçük kardeşim- dünyaya gelişi ve Afyon'a tekrar dönüşümüz, 50 NC ye yüklediğimiz ev eşyaları, kabinde üç çocuklu bir anne, bir baba ve şöförle süren 8 saatlik bir yolculuk. Gerçi şimdi düşündüm de biraz daha zorlasam ufak-tefek bir kaç anı daha hatırlayabilirim. Neyse..

İlk öğretimi okula başladığım dönemlerde duymaya başladım, ve büyük bir şansla ben ilk okulu bitirmeden ilk öğretim zorunlu oldu. İlk öğretimin beş yılını köyümüzde okumuştum ve diğer üç yılını okuyabilmek için iki ihtimalimiz vardı ya ''taşımalı'' olarak en yakın belediyeye gidecektik ya da ilçede yurtta kalarak daha iyi olduğunu düşündüğümüz bir okulda okuyacaktım ve belki biraz benim de ısrarlarım sonucu ilçede yurda kaydımı yaptırdılar. Daha iyi olur ümidiyle geldiğim okulun, eğer kaldığım yurt öğrenci göndermezse 'orta okul' kısmının kapatılacak olduğunu 8. sınıfa geldiğimde öğrendim. Şirin bir okuldu diyebilirm Küçük bir okul olması sebebiyle derslerde iyi olup olmadığınız hemen göze çarpabiliyordu. Okula ilk başladığım dönemlerde 'Çaylı-Yurtlu' kutuplaşması, ikinci sene 'taşımalı' öğrencilerin gelmesiyle 'Çaylı-Yurtlu-Taşımalı' arasında dönen farklı ittifaklar, entrikalar ve tatlı anılara dönüşmüştü. O sene birbirimize okula alışırken yurtta eskimeye başlamıştım. Ufak çaplı haylazlıklarım olmuştu, yurt hocalarımla takışmalar ya da arkadaşlar arasında anlaşmazlıklar. 'Afyon Lisesi'ne gitmek, ayaklarımın üstünde durduğumu düşündüğüm, yaramazlıklarımın tavan yaptığı ergenlik dönemi, okulu asmalar, yurttan kaçmalar vs.
Tam uyum sağladım diyeceğim vakit ilçedeki liseye gelmek zorunda kaldım ve tekrardan bir alışma evresi ve bu evrenin Öss öncesine denk gelmesi belki de büyük bir talihsizlikti. Liseyi bitirdikten sonra bir sene ilçedeki bir dersaneye gittim ve sınav öncesi dikkatsizliğimden kaynaklı (akranlarımla yaptığım maç sonrası) hastalandım ve sınavda hüsrana uğramama başlıca etken oldu bu hastalık. O gün için çok kızmıştım kendime hatırlıyorum. Fakat sonrası belki de 'ben' olmamda en büyük etken olan sürecin başlamasıyla devam etti. Bir sene 'İstanbul'da dershaneye gittim, sınava hazırlık yaptım fakat şimdi anlıyorum ki o zaman 'ben' oldum. Yaşadığım şehirden kilometrelerce uzakta hiç tanımadığım insanlar ve ben. Hayatımın bu kısmı belki de
roman olabilecek hareketlilikteydi. Sonrasında üniversiteye geldim 'Kocaeli Üniversitesi - Siyaset Bilimi Ve Kamu Yöneyimi'. Halen burada eğitim görmekteyim ama her yılı birbirinden farklı geçen üniversite ortamını, arkadaşlıklar, eğlence ortamları vs.

Şimdilerde 'Akarca'da üç arkadaş bir evde kalıyoruz. Günlerimiz birbirinden faklı geçiyor ve bundan sonrasında neler olacağı hakkında en ufak bir fikrimiz bile yok belki de. Ama bu dönemde  alacağımı biliyorum hayatıma yön verecek kararları, hangi baltaya sap olacağımı bu dönemde belirleyeceğim ve nelere sahip olabileceğimi bu dönemde karara bağlayacağım. Bakalım zaman ne gösterecek bana. An itibariyle sahip olduklarımla mutluyum. Her türlü =)