Kuruluşunda sermaye birikimi olmadan devletin sanayiye el atmasıyla üretime başlayan Türkiye, 1950'li yıllardan itibaren özel sektörün gelişmesine önem vermiştir. Özel sektöre verilen önemle birlikte yabancı sermayeyi ülkeye çekmeyi amaçlayarak gerekli yasal düzenlemeleri yapmış ve ilk yıllarda gelen yabancı yardımlar daha sonraki yıllarda büyük miktarlarda yabancı borçlanmaya dönüşmüştür. 2000'li yıllara kadar alınan borçlar ve o borçların faizlerini ödemekle uğraşan Türkiye, sadece IMF'ye yaklaşık olarak 50 milyar dolardan fazla borç ödemiş ya da ödemek üzeredir. Alınan borçlar ve yapılan yardımlarım yatırım amaçlı kullanılmamış olması ekonomi için büyük kayıptır. Ekonomi politikalarına baktığımızda popülist bir yaklaşımla yıllarca ülkeyi yönetenlerin yanlış yatırım kararları alınması, gereksiz harcamalar yapılması ülkeye -günü kurtarmak için olumluyken- uzun dönemde fayda sağlamamıştır.Siyasi istikrarın sağlanamaması Türkiye için başlıca sorunlardan birisini oluşturmuştur.Türkiye vatandaşlarının ülke ekonomisine güvenmemesi yatırım yapmalarının önündeki engellerden biriyken yatırım yapmak isteyenlerin önüne çıkan bürokratik engeller insanları bu kararlarından caydırmaktadır. Ülke içerisinde yatırımcılara gerekli teşviklerin verilmemiş olması da yapılan yatırımların az olmasının nedenlerinden birisidir. Ekonomiye yük olan bir diğer husus ise kayıt dışı ekonomi ve vergilemedeki adaletsizliktir. Aşırı vergi yükü altında ezilen hane halkı tasarruf yapamamakta dolayısıyla yatırım ve üretim yapamamaktadır.
Kurulduğu yıllardan itibaren kalkınmak için sosyalizm - kapitalizm tartışmaları yapmış olan Türkiye kapitalizmi kalkınmak için model olarak benimsemiştir. Sistem olarak kapitalizmin gediklerinden birisi olan krizlerin belirli periyotlarda tekrarlandığı görülmektedir. Alınacak kararların bu durum göz önünde bulundurularak alınması gerekmektedir. Bunun en güzel örneğini 2001 krizi sonrası alınan önlemlerin 2008 krizindeki faydalarıdır. Denetleme kurumlarının işlerlik kazanmış olması ve mali disiplin kazanmaya başlayan ülke gelecekteki ekonomi için ümit vaadetmektedir. 2008 krizinde ve sonrasında IMF ile anlaşma yapılmamış olması ümit vericiyken özel sektörün döviz borcu olduğu bilinmeli ve önümüzdeki yıllarda oluşabilecek sıkıntılar için önlemlerin geç kalmadan alınması gerekmektedir. Sermaye piyasalarının sıcak paraya dayalı olduğu gözden kaçırılmamalı ve sıcak paranın yatırıma dönüşmesi için faiz oranlarının düşürülüp yatırım için teşviklerin artırılması gerekmektedir. Ülkenin asıl sorunlarından birisi olan hızlı nüfus artığı ve aşırı kentleşmenin bir sonucu olan işsizliğin son 20 yılda %10 civarında kemikleştiği bilinmekte fakat ülkenin sosyo-ekonomik yapısı göz önünde bulundurulduğunda bu oranın daha da fazla olduğu unutulmamalıdır. İşsizliğin önüne geçmek için üretim yapılması gerektiği ülke vatandaşlarına anlatılmalı bunun için vatandaşların tasarruf yapabilmesi sağlanmalı en hızlısından bir vergi reformu gerçekleştirilmelidir. Günü kurtarmaya yönelik hamlelerin uzun vadede ülke ekonomisinin önündeki engelleri oluşturduğu gözden kaçırılmamalı ve kararların popülist yaklaşımdan ziyade ülke ekonomisi ve geleceği düşünülerek verilmelidir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Eee ?