1.
HALKLA İLİŞKİLERİN
TANIMI
Halkla
ilişkiler kavramının belirli bir tanımla sınırlandırmak
zordur. Her
akademisyenin
olduğu kadar yöneticilerin, işverenin halkla ilişkiler kavramına
yönelik
bakış açıları farklı farklıdır. Kimi uygulamacılar halkla
ilişkiler diye bir
konunun
bulunmadığını, kapsama alınan her konunun başka alanlara
girdiğini ileri
sürerler.
Halkla
ilişkiler konusunda pek çok tanım yapılabilir. Birkaç örnek
vermek
gerekirse;
-“Halkla
ilişkiler, belirtilmiş hedef kitleleri etkilemek için hazırlanmış,
planlı,
inandırıcı
iletişim çabasıdır”.
-“Halkla
ilişkiler, bir kuruluşu bağıntılı olduğu kişilere sevdirme ve
saydırma
sanatıdır”.
-“Halkla
ilişkiler, halkın neyi sevdiğini öğrenip onu daha çok yapmak,
neden
hoşlanmadığını
bilip onu yapmamaktır”.
Halkla
ilişkiler ile ilgili birkaç tanım ve genel bilgi verdikten sonra,
halkla
ilişkiler
konusunda çeşitli kuruluş ve yazarlar tarafından yapılan
tanımlamalar
aşağıda
ayrıntılı olarak incelenmiştir.
-
Halkla İlişkiler Enstitüsü, halkla
ilişkiler uygulamasını, “bir organizasyon ile
kamuoyu
arasında karşılıklı anlayışın kurulması amacını taşıyan,
önceden düşünülüp
tasarlanmış,
planlı ve sürekli çabalar”
olarak tanımlamaktadır.
-
Uluslararası
Halkla İlişkiler Derneği’nin (IPRA) 1954 tarihli kongresinde
kabul
edilen
tanım ise şöyledir: “halkla ilişkiler, özel veya kamu
birimlerinde etkinlik
gösteren
bir kuruluş veya kurumun ilişkide bulundukları kimselerin anlayış,
sempati
ve
desteğini elde etmek üzere, sürekli olarak yapmış oldukları bir
yönetme
görevidir”.
-
Daha genel
bir tanımlamaya göre halkla ilişkiler, “özel ya da tüzel
kişilerin
belirtilmiş
kitlelerle dürüst ve sağlam bağlar kurup geliştirerek onları
olumlu inanç
ve
eylemlere yöneltmesi, tepkileri değerlendirerek tutumuna yön
vermesi, böylece
karşılıklı
fayda temin eden ilişkiler sürdürme yolundaki planlı çabaları
kapsayan bir
yöneticilik
sanatıdır.
1.1.
HALKLA İLİŞKİLERİN
TARİHSEL
GELİŞİMİ
1.2.
DÜNYA’DA HALKLA İLİŞKİLERİN
GELİŞİMİ
Son
yıllarda büyük önem kazanan ve büyük gelişme gösteren halkla
ilişkilerin,
başlangıcı
çok eski tarihlere kadar gider. İnsanlık tarihi başladığından
beri insanlar
birbirleriyle
sürekli olarak iletişim içinde olmuşlardır. Daha sonraları
devletler
kuruldukça
krallar yönetimlerindeki halka kendilerini sevdirmek ve hizmetlerini
en
iyi
şekilde sunabilmek için sürekli olarak halkın içine
karışmışlardır. Sümerlerin
destanlara
konu olmuş ünlü kahramanı ve kralı Gılgameş’ın, kral
olduktan sonra
kıyafetlerini
değiştirmeyip halktan biri gibi davranması ve halkın içine
girerek
sorunlarıyla
ilgilenmesi bir halkla ilişkiler çalışmasıdır. Hatta
kendilerine savaşmak
niyetiyle
gelen Kiş Prensi’nin karşısına çıkarak:”selam sana, soylu
Kiş prensi Akka!
Seni
bizzat selamlamakta biraz geç kaldığım için beni affetmeni
dilerim”, deyip
kibar
bir şekilde başını öne eğer. Akka hiç beklemediği bu kibar
selamlama
karşısında
büyük bir şaşkınlığa düşer”. Bu örnekten de anlaşılacağı
gibi
davranışlarla,
olumsuz ve kötü bir gelişmeyi olumlu hale getirmek iletişim
becerisine
ve
anlayışına bağlıdır. Yine Osmanlı padişahlarının zaman
zaman kıyafet
değiştirerek
halkın arasına karışıp esnafın sorunlarını dinlediklerini,
halkın, padişah
ve
saray hakkındaki düşüncelerini öğrenmeye çalıştıklarını
tarih kitaplarında
görmekteyiz.
İlk
çağlarda önemli filozof ve konuşmacıların, çeşitli konularda
halkı
bilgilendirmek,
desteğini almak, kendi taraflarına çekebilmek amacıyla yaptıkları
“forum”lar
o devirler için birer halkla ilişkiler çalışmaları olarak
değerlendirilmektedir.
Okur yazarlık durumunun olmadığı ya da düşük düzeyde
olduğu
devirlerde konuşmacı tarafından belirli bir süre içinde geniş
topluluğa değişik
fikirlerin
iletilmesini sağlayan forum, konferans ve söylev biçiminde
karşılıklı, yani
yüz
yüze iletişim kurulmaktaydı.
Günümüzdeki
anlamıyla halkla ilişkilerin ortaya çıktığı yer Amerika
Birleşik
Devletleri’dir.
1807 yılında ABD Başkanı Thomas Jefferson 10. Kongreye
gönderdiği
mesajda ilk defa halkla ilişkiler deyimine yer vermiştir. 1897
yılında
Amerikan
Demiryolları ile ilgili olarak çıkarılan “Demiryolu Yıllığı”nda
halkla
ilişkiler
deyimine yer verilmiştir.
Halkla
ilişkilerin gerçek öncüsü 1900’lü yılların başında
gazeteci Lvy Lee
olmuştur.
1916 yılında ilk halkla ilişkiler bürosunu kurmuştur. Lvy basın
ile iş
çevresini
birbirine yakınlaştırmaya çalışmış, hazırlanan bültenler
ile iş çevreleri ilk
kez
kamuoyuna seslenme fırsatı bulmuşlardır. Kamuoyu ücret
politikası, arz-talep ve
tekeller
konusunda aydınlatılmaya başlanmıştır.
Birinci
Dünya Savaşından sonra halkla ilişkilerde hızlı bir gelişme
başlamıştır.
Başta
kamu kuruluşları olmak üzere, büyük firmalar, kiliseler,
sendikalar ve diğer
kuruluşların
kendi bünyelerinde halkla ilişkiler bölümü oluşturmaya
yöneldikleri
görülmektedir.
İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonra önemi daha iyi anlaşılan halkla
ilişkiler
ABD’den
sonra Kanada, Fransa, İngiltere, Hollanda, Norveç, İtalya,
Belçika, İsveç,
Finlandiya
ve diğer Batı Avrupa ülkelerine 1950’li yıllarda yayılmaya
başlamıştır.
1.2.3. TÜRKİYE’DE
HALKLA İLİŞKİLERİN
GELİŞİMİ
Türk
tarihinde halkla ilişkiler çalışmaları çok eskilere
dayanmaktadır.
Göktürkler’in
Orhun Anıtları ilk örnekler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yine
Selçuklular
döneminde Nizam-ül Mülk’ün “Siyasetname” adlı eserinde
halkın istek
ve
düşüncelerinden yönetimi bilgilendirme gerekliliği
vurgulanmaktadır. Osmanlılar
döneminde
de padişahların haftanın belirli bir gününü halka ayırıp
halkın istek ve
beklentilerini
öğrenmeleri sorunlarına çözüm sunmaya çalışmaları halkın
arasında
tebdili
kıyafet ile dolaşarak ülkedeki olumsuzlukları ve sorunları
halkın ağzından
araştırmaya
çalışmaları birer halkla ilişkiler çalışmalarıdır. Ayrıca
bu görüşmelerde
yüzyüze
iletişim kurulmuştur.
Cumhuriyet
tarihinde Atatürk’ün halkı gelişmelerden haberdar etmek, halka
mesaj
iletmek amacıyla 1920 yılında Anadolu Ajansı’nı kurduğunu
görmekteyiz.
Yine
aynı yılda Atatürk’ün önderliğinde bugünkü Basın Yayın ve
Enformasyon
Genel
Müdürlüğü kurulmuştur.
Türkiye’de
planlı halkla ilişkiler çalışmaları 1960 yılından sonra kamu
kuruluşlarında
başlamıştır. Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Genel
Müdürlüğü, Milli
Savunma
Bakanlığı basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı gibi
kuruluşlar
ülkemizde
ilk kurulan halkla ilişkiler birimleridir. 1961 yılında Devlet
Planlama
Teşkilatı
içinde Yayın ve Temsil şubesi yer almıştır. Devlet Planlama
Teşkilatı’nın
kurulduğu
ilk yıllarda, bazı kişilerin planlamaya karşı oluşturulmak
istenen halkoyu,
planın
ve planlamanın başarılı bir biçimde halka tanıtılması sonucu
plan olumlu hale
gelmiştir.
1962
yılında gerçekleştirilen Merkezi Hükümet Teşkilatı
Araştırması Projesi
(MEHTAP)’nde
halkla ilişkilere yer verilerek; “devlet kuruluşlarının her
kademesindeki
kararların alınmasında halkın görüşlerine başvurulması
gerektiği”
kabul
edilmiştir.
1964
yılında yürürlüğe giren Nüfus Planlaması Yasasının halka
tanıtılması ve
planlı
çocuk sayısı fikrinin ailelere benimsetilmesi amacıyla Nüfus
Planlaması Genel
Müdürlüğü
kuruluş şemasında yer alan Tanıtma ve Halk Eğitim Şubesinin
çalışmaya
başlaması
bunu izlemiş ve bu kuruluş, kısa bir sürede ailelerin dörtte
birinin aile
planlaması
fikrini kabul etmelerini, ülkedeki tüm doktorların bu konuda
eğitilmelerini,
siyasetçilerin ilgili yasalar çıkararak bu konuya yardım etmeleri
sağlanmıştır.
Özel
kesimde halkla ilişkiler çalışmaları 1970 yılından itibaren
kendini
göstermeye
başlamıştır. Başta bankalar olmak üzere büyük ölçekli
işletmeler
bünyelerindeki
halkla ilişkiler birimleri aracılığıyla hedef kitlelerine
ulaşmaya
çalışmışlardır.
Ülkemizde 1971yılında İstanbul’da ilk kez Halkla İlişkiler
Derneği
kurulmuş
ve 1985 yılında ikinci dernek İzmir’de açılmıştır.
Ülkemizde
halkla ilişkiler yeni bir uzmanlık dalı olarak son yıllarda
özellikle de
1990’lı
yıllardan sonra hızla gelişmeye başlamıştır ve her geçen gün
içinde de
gelişimini
arttırmaktadır. Halkla ilişkiler çalışmaları öncelikli olarak
kamusal alanda
başlasa
da zamanla özel sektörde gelişme imkanı bulmuş, kamusal alanda
etkinliğini
fazla
gösterememiştir. Ancak 2000’li yılların başından itibaren
kamusal alanda da
halkla
ilişkiler çalışmaları açısından büyük gelişmelerin boy
gösterdiği izlemektedir.
Kamusal
alanda da özel sektör alanlarında da halkla ilişkiler
birimlerinin reklam ve
tanıtım
birimlerinin içinde yer aldığı görülmektedir. Hatta
işletmelerin ve kurumların
çoğunda
“Basın ve Halkla İlişkiler Bürosu” olarak adlandırılmaktadır.
Sadece büyük
işletmeler
ve holdinglerde halkla ilişkiler birimlerinin bağımsız ve ayrı
birimler
olarak
faaliyet gösterdiği görülmektedir.
Türkiye’de
1920 yılında Anadolu Ajansı kurulmuş, reformların halkla
tanıtımı doğrudan Atatürk tarafından yapılmıştır.
1919’da İrade-i Milliye normal gazetesi yayınlandı ve
1920 yılında yine şimdiki Basın- Yayın Ve Enformasyon
Genel Müdürlüğü Atatürk’ün Teşkilatı içinde “
Yayın ve Temsil Şubesi ” kuruldu, daha sonra Dışişleri
Enformasyon Dairesi, çeşitli bakanlıklarda Basın ve Halkla
İlişkiler Daire Başkanlıkları oluşturulması başlandı.
Özel kesimde ise nacak 1970’li yıllardan sonra halkla
ilişkiler çalışmalarının başladığı izlenmiştir.
1970’lerde Koç, Eczacıbaşı, Yaşar Holding gibi büyük
holdinglerde halkla ilişkiler üniteleri kurulmuştur. 1966
yılında Türkiye’de üniversite düzeyinde halkla ilişkiler
eğitimi başladı. Bugün üniversitelerde bu eğitim
verilmektedir. Bu tabloya bakıldığında halkla ilişkiler
gelişiminin ne kadar hızlı olduğu görülecektir. Ancak bu
kadar hızlı gelişme beraberinde birçok dezavantaj
getirmiştir. Öncelikle halkla ilişkiler eğitimi gören pek
çok kişi eğitim gördüğü alanda çalışamamaktadır. İlk
kez 1971 yılında İstanbul’da Halkla İlişkiler Derneği
kurulmuş, ikinci dernek ise 1985 yılında İzmir’de
açılmıştır. Ülkemizde halkla ilişkilerin yeni bir
uzmanlık dalı olarak hızla geliştiği dikkatleri
çekmektedir. Bu dala ilgi her geçen gün artmaktadır. Ne
var ki işletmelerimizin bir çoğunda halkla ilişkiler
birimi, reklam ve tanıtım ünitesi içerisinde
yürütülmektedir.